Facebook'ta paylaş Twitter'da Paylaş
ÇOCUK YETİŞTİRMEK

Şimdi tüm bildiklerinizi unutun; size uzundur üzerinde çalıştığım projemden bahsedeceğim… Kimileri için bildiklerini tazeleme, kimileri için belki de yeni bir yol olacağım. Küçük bir yolculuğa çıkaracağım sizleri; amaca giden her yolun mübah olduğu bir yol değil bu, gerçekten harika bir yolculuk; bana güvenin!

Projemin Adı: Toprak! Yani benim 5 yaşına henüz basmış olan oğlum.

Uzundur üzerinde çalışıyorum dedim aslında ama havalı bir cümle olsun diye söyledim. Aslında her şey çevremdekilerin oğlum hakkındaki övgü dolu sözlerini işittiğim andaki hissettiklerimle başladı. Övgü demeyim peki, sevimsiz olmasın… Biz ona yiğidin hakkını yiğide verme diyelim. Her anne gibi elbette ki evladıyla mücadelesi olan, derdi olan, tasalanan ve kaygılanan günlerimde, Toprak’ın ne kadar huzurlu ve mutlu bir çocuk olduğunu duyduğum ve arkası gelen cümleler ile bir aydınlanma yaşadım aslında. Kreşteki bir veli toplantısı sırasında, her gün eve gelen “günü değerlendirme notu”ndaki Toprak’ın duygu durumunun her gün “mutlu” olarak işaretlenmesi ile kanıksadığım ve aslında pek de ilgilenmediğim durumunun, diğer velilerin çocukları için “huzursuz”, “kaygılı”, “mutsuz” olabildiğini fark ettiğim anda, tüm yaşadıklarımın bir utanca dönüşmesini anlatmak isterdim ama, ne yazık ki bugün bahsedeceğim Büyük Projem; benim ne kadar utandığımdan çok, oğlumun neden bu kadar eğlenceli bir çocuk olabildiği…



Şöyle arkama yaslanıp geriye doğru gittim, doğru yaptığım şeyleri düşündüm. (Burada bir uyarı yapmak durumundayım! Buradaki amaç kendimi övmek değil, bu projeyi eğrisiyle doğrusuyla size aktarmak!) Ödüller, cezalar, çocuğumla geçirdiğim kaliteli zamanlar, uygulama becerisini ve zekasını geliştirici etkinlikler, kurslar, dersler, okunan kitaplar verilen eğitimler….

Atın bunların hepsini bir kenara, ama şimdilik… Bunlardan önce yapılması gereken bir şey var.

Anahtar kelimeyi söylüyorum; SEVGİ VE ŞEFKAT. Yani evet Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok ama, inanın yaptığım ve becerebildiğim en iyi şeyin bu iki kelimeden ibaret olduğunu anladığım anda, devam etmeye ve sonuçlarını arkama yaslanarak izlemeye başladım. Çünkü her kapının anahtarı sevgi ve şefkat. Şunu 
unutmayın, çocuğunuza bu iki ögeyi göstermezseniz, verdiğiniz hiçbir eğitime karşılık bulamazsınız. Anlattığınız hiçbir şeyi dinlemez; söylediğiniz hiçbir şeyi yapmak, yaptığınız ve yedirmeye çalıştığınız yemeği yemez, okumasını istediğiniz kitabı okumaz, uyuması gereken saatte yatağa gitmez. Kısacası sevgi üzerine kurulmamış hiçbir temel, gelişmez! Çünkü, her türlü girişimdeki başarının en büyük sırrı budur. Güç, bir kalkanı delebilir ve hatta hayata son verebilir ama insanların kalbini yalnızca sevginin görünmez gücü açabilir. Hiç kimse onun gücüne karşı savunma yapamaz. Hele hele, hamuru elinizde olan küçücük bir beden asla!

İşe ilk olarak aklınızın ve zekanızın, sevgi ve şefkatinizi aşağılamasına, küçük görmesine izin vermeyerek başlamalısınız. Aklınız ve zekanız iş hayatınızda size yeterince yol gösteriyor, mantığınız da yardım ediyor. Ama bu proje iş hayatında geçerli değil, unutmayın! Bu sizin projeniz, sizin girişiminiz. Peki nasıl yapacaksınız?

 

Sevginizi sonuna kadar gösterip, çocuğunuz her hata yaptığında doğruyu anlatıp sonrasında resmen tabiri caizse şefkatinizde boğacaksınız. Yemeğini yemediği zaman, cezalandırmak, kızmak, bağırmak, aç bırakmak, başkalarını örnek vermek, yemek yediğinde hediye vermek (artık hangisini yapıyorsanız) yerine, bu yemeği sevdiğini söylemelisiniz arka arkaya. “Sen bu yemeği seviyorsun” dedikten sonra, sonsuz sevgi ve şefkat ile taçlandırmalısınız. İşte o zaman ikna olacaktır o yemeği sevdiğine. Uyku düzeni konusunda sıkıntı yaşıyorsunuz diyelim, uyumuyor ve sizi epeyce yoruyor. 15 saniye bir durun, önce konuyu anlatın, neden uyuması gerektiğini söyleyin. Sonra sıkı sıkı sarılın, öpün, koklayın, bağrınıza basın. Sevginizi hissettikten sonra aynı konuşmayı bir kez daha yapın. Sabrınızın taştığı anlarda bunu başarabilmek zor elbette, ama unutmayın ki bu bir proje, kolay olmayacağını biliyor olmalısınız. İşte o kriz anında sabrınızı birkaç dakika devreye sokup, tamamen sevgi sözcükleriyle örülmüş bir konuşmanın etkisini anında gördüğünüzde, tüm zorlukları unutacaksınız, aştığınız krizin şerefine!

 

Mesela Toprak yıllarca boğazındaki sorun sebebiyle yasak olan dondurmayı neden yiyemediği sordu, ağladı da… Ama hep anlattık. Sonrasında asla ısrar etmedi, üstelik hemen yanında gözünün içine baka baka dondurma yiyen bir çocuk gördüğünde ise kafasını çevirmeyi ve hakkına razı olmayı bildi. Çünkü benim ve babasının sonsuz sevgi ve şefkati sarmaladı onu hep. (Küçük bir bilgi; ameliyat olduktan sonra artık dondurma yiyebiliyor, hem de kışın bile)

Evet kilit soruya geldik; sevgi ve şefkat göstermek demek, her söylediklerine evet demek ya da asla kural koymayacaksınız demek değil; sakın karıştırmayın. Dikkat ederseniz kural koyuyoruz zaten, onların istedikleri gibi yürümüyor işler. Buradaki meseli şu ki; bunu yaparken önce konuşuyoruz sonra şefkat gösteriyoruz ve peşinden tekrar konuşuyoruz. Pekiştirme hareketi yani… Eminim çoğunuza boş laf geliyor; ama Sevgi ve Şefkat benim çıkış yolum… Projemin mimarı… Evet gerçekten Toprak hayatımı inanılmaz kolaylaştıran, evimizin içindeki kurallara itiraz etmeyen, düzenli tertipli bir çocuk.

Ama benim için her şeyden çok daha önemlisi “anne seni çok seviyorum” cümlesini günde en az iki kez kuran, mutlu ve huzurlu bir çocuk… Bir de eğlenceli.

Benim projem başarılı oldu, sizinki neden olmasın? ! Çünkü, her türlü girişimdeki başarının en büyük sırrı sevgi olduğu kadar, başkalarının fikirlerini ve deneyimlerini, anlatmak istediklerini küçümsemeden dinlemek, özümsemek ve belki de uygulayabilmek!

Mutlu yarınlar diliyorum.