Facebook'ta paylaş Twitter'da Paylaş
Kağıt Kesiği

Ve yaz gidiyor. Tüm çocuklar dağıldı. Balkonlar boşaldı , güneş elini çekmeye başladı artık tenimizden. 

Tüm renkli deniz topları ve şemsiyeler bir sonraki sıcağa kadar tıkıldı bir köşeye boynu bükük. Saksılarda biberler tohuma çaldı. Bir kağıt kesiği iz daha kaldı yürekte.

Söyleyemediklerimizle doldu içimiz. Ne kadar acıtsa da hayat zaman zaman, yazın hatırına onu da affettik. Sevda makamında yalnızlığa yatırdık gözlerimizi. Saçlarımızda bir acı yel. 

Kızımı büyüttüğüm koridorlarında bu masalın kendimi aramakla yitiyor vakit. Sirkeli sularla düşürülmeye çalışılan ateş, o kahırlı öksürük ve halsiz gözleri yavrumun... Bu yazın imzası oldu sona. Yastığımız mentol kokusu, kalbimiz biraz kırık biraz şaşkın. Delinmiş yerleri dostların sözleriyle yamanmış. Bir savaş gazisi yürek. Direnmeye nazır. Pes etmek nedir bilmeden atan. 

Yaz gidiyor. Beren'e anlattığım masallardaki gibi bir başka diyara doğru yürüyor. Bizi yapraklarını sarartmış ağaçlı yollara doğru zorla itiyor. Sormuyor ki kalmak ister miyiz diye? 

Bir hazin hikaye benimkisi. Sirke kokuyor, alev alev yanıyor. Bin parçaya bölünüyor, her parçası ayrı acıyor ve sonra...

Sonra gece uykuya dikiyor gözlerini...

Dünyanın en kara silgisi günü siliyor, yerine bir nefes çalıyor. Vira bismillah oluyor hayat dudakta. 

Tüm çocuklar gitti. 

Koridorlarda kahkahaları sustu. 

Boynunu bükmüş bir kırmızı oyuncak kova köşeden bana bakıyor...

Ben yalnızlığın, terkedilmişliğin ve nankörlüğün böyle kırmızısını ilk kez görüyorum.