Facebook'ta paylaş Twitter'da Paylaş
İSTİKLAL BİZİM Mİ?

Biz ortaokuldayken (yanlış hatırlamıyorsam, hafıza berbat) bir hocamız vardı, kızdığında ‘şebeklik yapmayın’ değil şebeleklik yapmayın derdi. Bu “şebeleklik” konseptini de öyle bir kullanırdı ki, sadece kendinizi küçük düşürerek komik olma çabası gibi bir anlamda değil, farklı vurgularla da kullanırdı.

 

Şebelek olmayın: İşe yaramaz insan olmayın

Şebelek misin?: Salak mısın?

Şebeleklik yapma: Saçmalama

Bu ne şimdi böyle şebelek gibi?: Bu ne lüzumsuz bir hareket böyle

Tam şebelek: Tam gerizekalı

 

Muhtemelen rahmetli olmuştur, çok enteresan bir hocaydı. Mecburi hizmetini Erzurum’da yapmıştı ve bize Erzurum anılarını anlatır arada da döverdi. Evet, o zamanlar kolejlerde de dayak vardı düşünün. Bizim nesil ondan bu kadar yaralı.

 

Son dönemde ülkeyi izlerken sık sık bu hoca aklıma düşüyor. Ortamın şebelekliğini aynı bu Erzurumlu hoca gibi açıklayabiliyorum. 

 

Adamın biri mesela cebine bok koymuş. Adam evde sıçmış, bunu torbaya koymuş (veya torbaya sıçmış) bununla otobüse binmiş, boku koltuğa koymuş, fotoğrafını çekmiş, İBB’nin baktığı bir sokak köpeği var ya meşhur oldu, o sıçmış diye paylaşmış. Allahtan her yerde kamera var da adamın videosunu izledik hep birlikte boku cebinden çıkarıp yerleştirirken.

 

Evet, izledik. Videosu var.

 

Ülkede köpeğe iftira atacak kadar ipinden boşalmış bir grup var. 

 

Cebinde bokla gezmesi konusunda… Hani bir kadın vardı, onun da videosunu izlemiştik, hastanedeydi, ayakta duruyordu, ayakta altına sıçtı ve yürüdü gitti. Onun da videosunu izledik yahu. İnanılmaz değil mi?

 

Böyle bokuyla oynayan bir kitle var ve oy kullanıyor bunlar da. İçinde bulunduğumuz kabusun biraz da sebebi bu. Bu şebelekliği yaratan biz değiliz ama bunu yaşamak zorundayız. Çünkü cebinde bokla gezen de oy verecek, ayakta sıçan da, tuvalete tırmanıp çömen de, köpeğe iftira atan da. Herkesin 1 oyu var. 

 

Ve inanmazsınız onlar sayıca fazlalar.

 

Bu kadar bok muhabbeti yeter deyip hafta sonu istiklal maceramızdan bahsetmek istiyorum.

 

Hafta sonu Hayko Cepkin konserine gittik. Çok şahaneydi, Hayko’nun müzikalitesi zaten şahane, sahnesi çok acayipti, ortam yeni açılan bir mekandı ve çok iyiydi. Ayaktaydı, içki alıp hem içip hem kaliteli müzik dinleyip hem yerimizde sallanabildik. Ben oturarak konser dinlemeyi sevmiyorum. Ha olur ama bistro falan gibi en fazla. Müzik için gittiğimde sinema ya da opera dinler gibi çok hoşuma gitmiyor. Böyle biraz ayakta, biraz bir yerlere yaslanarak, alkol satışı olan daha rahat mekanlar çok keyifli oluyor. İçerdeyken hem gelenler, hem atmosfer ve elbette Hayko sayesinde dolar ne kadar, kim hangi konuşmayı alkışlamadı, Nas nedir falan aklımızdan uçtu gitti. Kendimiz gibi insanlarla bir arada eğlendik. Oradan çıkmamızla birlikte tüm o bizim gibi insanlar yok oldular yav. Yok oldular. İnanılmaz. Ekrem Başkanın tüm çabalarına rağmen İstiklal ne kadar bizim emin değilim. Geçen Nevizade tarafına gitmiştik Killing diye bir Heavy Metal grubunu dinlemeye, arka taraflar bir tık fena değildi. O Pera’nın o taraflar falan kötü değildi yani. Yalnız İstiklal’in durumu üzücü gerçekten. Şöyle diyeyim her on kişiden 1’i kadın ve yine aynı şekilde her 10 kişiden 1’i Türk. Geri kalanlar da Fransız değil ne yazık ki. Böyle değişik, yaşı hayli genç, hepsi erkek ve hayli aç bir kitle İstiklal’i ele geçirmiş.

 

Sadece İstiklal’i mi?

 

Neyse canımızı sıkmamaya çalışacağız artık. Buradan dönüş çıkış yok çünkü, sanmam yani. Bu koşullara alışmaya, mümkün olduğunca dert etmemeye çalışacağız. Gidip geleceğimiz yerlerde çevremizin farkında olacağız ve nereye girip nereye girmeyeceğimizi belirleyeceğiz. Meksika gibi, belli yerlere girersen seni alıp uyuşturup satıyorlar ya hani. 

 

Töbe yarabbim. 

 

Ekonominin iyi gitmiyor olması beni en çok şu konuda endişelendiriyor. Hayvan severler toptan mama alıp sokak hayvanlarına bakıyorlar biliyorsunuz. Ormanlara gidiyorlar terkedilen köpekleri besliyorlar, tedavi ettiriyorlar, kedilere bakıyorlar, bakıyoruz…

 

Bu işler ister istemez sekteye uğrayacak, ister istemez insanlar hayvanlar için daha kısıtlı bütçeler ayırabilecek. Burada belediyelere çok iş düşüyor. Belediyelerin hayvanlara yardım etmesi lazım, tek işlerinin insanlar olmadığını unutmamaları lazım günün sonunda insanlar kendi kararlarının neticesini yaşıyor. Evet, bizim gibi arada kaynayanlar var ama o cebinde bokla gezen kitle var ya hani, hah, işte onlar mesela kendi kararlarının neticesini yaşıyor. Peki sokaktaki kedi köpek? Bizim şebelekliğimiz yüzünden mağdur değil mi? Dolayısıyla belediyelerin hayvan besleme ve tedavi için ayırdıkları bütçelerini bunu hatırlayarak tekrar değerlendirmesi gerekiyor çünkü muhtemelen insanlar büyük mama alımlarında ve hayvan bakımlarında zorluklar yaşamaya başlayacaklar. Bu fikrimi de Ekrem Başkana yazdım valla. Askıda fatura linki paylaşmış, ordan tetiklendim. Kimsenin faturasından bana ne? Ama o hasta, yaralı, aç hayvan bana emanet ve bu şebeleklikte bir suçu da yok. 

 

En masumumuz hayvanlar gerçekten. 

 

Bir hayvan kadar temiz olabilmemiz dileğiyle.

 

Güneşli bir hafta dilerim. Allah karşınıza bir köpeğe bile kumpas kuracak kadar karaktersiz, kötü insanlar çıkarmasın.

 

 

XXX

Not: Yazılarımla yeni tanışanlar için bu not (bu notu zaman zaman ekliyorum araya mecburen). Ben yazılarımı konuşma diliyle yazıyorum. Bu çok uzun yıllardır bu şekilde. Newsweek Türkiye’de köşe yazıyordum orada da böyleydi, Hürriyet’te yazıyordum orada da böyleydi, hep böyle oldu. Bu yeni bir durum değil siz benim yazılarımı yeni okumaya başladınız sadece. Bu sebeple “yapıcam değil yapacağım” diye bana düzeltme göndermekle uğraşmayınız, o benim için yaklaşık 18 senedir “yapıcam”.

DÜZENLİ OLARAK KÖŞE YAZILARIMI TAKİP EDEBİLMEK VE YAZI ARŞİVİM İÇİN:

www.mehtaperel.com 

www.mehtaperel.wordpress.com

www.mehtaperelarsivyazilari.wordpress.com

instagram.com/mehtaperel

twitter.com/mehtaperel

Bu adreslere de eliniz alışsın, favorilerinize kaydedin hatta, siteler çöküyor, server'lar kapanıyor, yazılımlara bug giriyor, sonuçta internette yazdığımızdan adresler kapanabiliyor. Sonra aramayın nerde bu kadın diye, ben her pazartesi üstteki üç mehtap'lı adreste yazılarımı güncelliyorum)