Kronik bronşit hastalığından muzdarip. Hastalık yüzünden tam üç kez veterinere gitti. Kedilerin veterinerde nasıl strese girdiğini bilirsiniz. Ama veteriner ilk iki seferde çıkardığı gır gır, mutluluk sesleri, yüzünden stetoskopla göğsünü dinleyemedi.
Nükleer, bahçedeki kedi klanımın gözdesi. İsmiyle müsemma yerinde duramayan, bir buçuk yaşında gri bir tekir. Çok da cesur. Bir keresinde hatırlıyorum. Yaklaşık 15 yaşındaki beyaz yaşlı teriyer apartmanımızın bahçesinde dolaşıyordu. Köpeği gören kediler kaçacak yer arıyordu. Sarman, bahçedeki beton masanın üstüne sindi. Dişi kedilerden biri, yan bahçeye sığındı. Ama Nükleer, usul usul köpeği takip etti. Köpekle arasında yaklaşık iki metre kala ok halini aldı. Ben araya girip kucağıma aldım.
Kürtaj tartışmalarının gölgesinde kalsa da, Nükleer ve diğer hayvanların geleceğini yakından etkileyecek bir yasa tasarısı Türkiye’nin gündeminde. “Öldürme ‘uyutma’ tanımlamasıyla yasaya” giriyor. “İki sene hapis cezasıyla sınırlandırılması alınabilecek cezaların para cezasına döndürülebilecek… Hayvanların ırklarına göre sınıflandırılıp ‘sahipleriyle’ birlikte yaşam hakları ellerinden alınıyor…Hayvanların imhasına olanak sağlayan 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu ile 24/4/1930 tarihli ve 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanununun yeni tasarıda da yer alıyor. Mobil kısırlaştırma meşrulaştırılıyor…” Yukarıdaki alıntılar, Yaşam Hakkına Saygı Derneği’nin “Hayvanları Koruma Kanunu Tasarısı”na yaptığı itirazlardan.
“Hayvanları Koruma Kanunu Tasarısı” ismiyle hiç müsemma değil. Belki de hayvanların birer meta olarak görüldüğü Türkiye’de malumun ilanı. Ama şu soru hâlâ kafamı kurcalıyor: Hayvanları, Hayvanları Koruma Kanunu Tasarısı’ndan kim koruyacak?
Not: Yaşam Hakkına Saygı Derneği’nin 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Deklarasyonu’nu buradan okuyabilirsiniz: http://www.yasamhakkinasaygi.com/dilekce/dilekce_detay.asp?id=1311