Okunma Sayısı: 10731
CANLI YORUMLAR

HERKESİN OKUYACAĞI KİTAP

Vardır...

Her ne kadar, "Kitap yayıncılığı" dendiğinde akla ilk olarak "edebiyat" gelse de işin bir de edebiyat dışı kısmı var: Sanat, müzik, turizm, bilim, yemek... Türkiye'de ise bu türün öncü yayınevlerinden biri ise şüphesiz ki Boyut Yayın Grubu... 

Kurduğu sistemle Türkiye’deki tüm il ve 3 bin beldedeki 1 milyon 300 bin okura ulaşan Boyut Yayın Grubu’nu kurucusu Bülent Özükan ile konuştuk.

Boyut Yayınları, sanat, turizm, yemek kitapları yayımlayan bir yayınevi... Ama bu tür kitapları “nesne kitaplar” olarak tasarladığı için benzeri yayınevlerinden kendini ayırıyor.

Nedir Boyut Yayınları’nın çizgisi? 

Yola çıkarken hayatın bütün renkleri ve bütün seslerine seslenelim dedik. Bizim kitap yayıncılığının yanı sıra DVD yayıncılığımız da var. 1000 saate yakın DVD’miz var. Bu 1000 tane kitap demek, çünkü bir DVD’yi lisanslı da yayınlasanız, produce etmeseniz de bir kitap kadar bir metni vardır. Onu çeviriyorsunuz, güncelliyorsunuz, seslendiriyorsunuz, alt yazı buluyorsunuz. Bu küçümsenmeyecek bir rakam. Onun dışında da 2000’den fazla da kültür ürünümüz var. 

Neden bu tür bir yayıncılık?

Boyut’u kurarken, Frankfurt Kitap Fuarı’nda kocaman bir kitap görmüştüm, sadece domates üzerineydi. Domates üzerine böyle kitap olur mu diye bakmıştım, oluyormuş; dünyadaki çeşitleri, kullanım alanları, kültürü vs. Bu bende önemli bir etki yapmıştı. Demek ki her şeyin kitabı olabiliyordu. O yüzden biz Boyut olarak bir kitabı bulalım da Frankfurt’ta, onu alıp tercüme edelim sonra da basalım türünden bir yayıncılık yapmadık. Ama bir yerden bir görüntü, bir ses alıp, onları harmanlayıp yerel ve lokal unsurlar katıp yeni ürünler oluşturmaya başladık. Daha Türkiye’de CD yokken, biz klasik müzik CD’si ve kitabını yaptık.

NESNE KİTAPLARIN ÖNEMİ

Bu noktada konu “nesne kitaplara” verdiğiniz ağırlığa geliyor. Pahalı bir yayıncılık değil mi bu?

Biz hep teknolojiyi yakalamaya çalıştık ama bu kitaplarda da teknolojik yayıncılığa tepki olarak, kitaba dolma kalem itibarını kazandırmak istiyoruz. Yoksa günlük tüketilen kitaplar birkaç yıl içerisinde yok olacak. Biz de böyle bir gelişme karşısında dedik ki “Nasıl, bir dolma kalem bugün çok saygın, sevilen bir objeyse; kitabı da öyle bir objeye dönüştürelim.” 

Bunlardan biri, benim çok sevdiğim “Sanat Atlası.” Fırsattan istifade okurların da huzurunda bu kitabı yayımladığınız için çok teşekkür ederim.. 

Ben teşekkür ederim. İşte arzuladığımız şey tam da bu. Bu kitapta tüm dünya müzelerinden en önemli eserler var. Dolayısıyla eserlere nasıl bakmanız gerektiğini, hangi detayın neyi anlatmak istediği yer alıyor. Epey gezmiş biriyim ama o kitap benim bakış açımı değiştirdi. Çünkü müzeye gittiğinizde, “Çok güzel” der, diğer esere geçersiniz, ama eseri neden çok beğendiğinizi anlayamazsınız. Halbuki, “Sanat Atlası”nda “Bak” der; “Bu Rembrant, renkleri soluktur, el duruşları şöyledir, buradan gölge alır, bu da şunu ifade eder.” 

Yani sanat eserlerini okumayı öğretiyor bize... 

Evet. Dünya müzelerinde gezip gördüğüm, baktığım tabloları aslında görmediğimi fark ediyorum. 

Bir diğer çok özel kitabınız “Cihannüma.” Çok güzel bir hikayesi var üstelik...

Cihannüma’nın orijinalini bir müzayededen almıştım. O zaman, “Bu çok güzel bir eser, çok az bulunan nüshalardan birini elimde tuturak, büyük bir haksızlık yapıyorum. Bunun paylaşılması lazım” demiştim. Aynen basmak istemedim. Çünkü tıpkı basımını İstanbul Büyükşehir Belediyesi bastı ama kimse bir şey anlamıyor. Osmanlıca bilseniz bile... Çünkü orijinalinde birinci sayfa hariç süsleme bile yoktur. Bu yüzden biz de, “Tıpkı basım sayfaları” küçülterek verdik ve yanına “Şu anlatılıyor” dedik. 

Ama bazı eklemelerle...

Evet. Kitabın yazarı olan Katip Çelebi “Cihannüma”yı 1648’de yazar. Fakat 6 yıl sonra fikirlerinin yanlış olduğunu düşünür ve “Cihannüma”yı yeniden yazar. Çünkü tahmin yürüterek bir şeyler yazmıştır ve eline bir atlas geçince dünya öyle değil, böyleymiş der. Yeniden de yazar, o kitap 75 yıl sarayın rafında durur. 1727’de İbrahim Müteferrika matbaayı kurmak için başvurduğunda da ona bu kitap verilir. O da Katip Çelebi’den bile daha fazla eklemeler yaparak basar. 

Yani sürekli yeniden yazılan, çoğalan postmodern bir kitap olur ve sizle de devam eder? 

Aynen. Biz de 250 yıl sonra İbrahim Mütefferikalığa soyunup, yeniden bastık kitabı. Çok da keyif aldık. Cihannüma yayınlanalı beş yıl oldu, şimdi tekrar yeni eklemeler gerekiyor. Ne güzel her gelen bu kitabı bir daha yazacak. 

Sizin bir de “turizm kitaplarınız” öne çıkıyor... 

İlk turizm kitaplarımızı 1989’da yaptık. Ama Irak Körfez Savaşı çıktı, turizm zaten gelişmemişti, savaş çıkınca öyle kalmak zorunda kaldık. İleriki yıllarda Türkiye geliştikçe, Türk insanın gittiği yeri öğrenmesi gerekince turizm kitapları bir ihtiyaç oldu. Biz de belirli başlıklar oluşturduk. İnsanların neye ihtiyacı olduğunu kestirmeye çalıştık. Çünkü tatile giderken yolda bir ton tabela görüyoruz, hangi yöne sapmalı, ne görmeli gibi... Kendi yolculuklarımdan biliyorum, o zamanlar sarı tabela turistlik yeri gösterirdi, girerdik yola, 50-60 kilometre gider, bir küçük taşla karşılaşır aynen geri dönerdik. Yani insanlara 50 kilometre gittikten sonra ne göreceklerini anlatmalıydık. Bu mantıkla yola çıktık. Bu mantığı yemek kitaplarında da izledik. Çünkü o zamana dek o kadar çok yemek kitabı vardı ki, hani neredeyse Türk halkı yemek yapmayıp sadece o kitapları yese karnı doyardı. Ama bunlar çeviriydi ve içinde yer alan pek çok malzeme Türkiye’de yoktu. Biz BBC’nin yemek kitaplarını seçtik. Türkiye’den de en önemli yazarların kitaplarını... Mesela “15 Dakikada Yemek Tarifi”, “Çalışan Kadının Mutfağı” gibi başlıklar belirledik. Çünkü ihtiyaç o yöne kayıyordu. 

OKURLARA HEDİYELER

Boyut Yayın Grubu’nda okurların ayrıntılı bir veri bankası var. Bu nasıl ortaya çıktı? 

Evet, bizde okurlarımızın kendi verdikleri bilgilerle oluşmuş datalar var. Böylece biz okurlarımızın hangi gazeteyi okuduğunu, tarihe mi, tatile mi, yemeğe mi, eğitime mi meraklı olduğunu biliyoruz. Bizden hangi ürünleri, hangi zamanlarda aldıklarını da... Böylece onları doğru konularda bilgilendirebiliyoruz? Onların doğum günlerini, evlilik yıldönümlerini, çocuklarının doğum günlerini de biliyoruz. Onları özel günlerde arıyoruz ve 1.300.000 bizim okurumuz var. Sadece tüm şehirlerde değil Türkiye’nin 2987 beldesinde okurumuz var ve geçen yıl onlara birer hediye gönderdik. 

Yani Türkiye’deki 7 kişiden 1’i sizin okurunuz?

Türkiye’nin en büyük kitabevi zincirinin ulaştığı il sayısı 30-31’dir. Biz 81 ilin 3000 beldesine ulaşıyoruz her gün... Matbaacılar Sitesi’ndeki tesisimizde 6 bin metrekarelik bir lojistik depomuz var. Oradan her gün kamyonlarla Anadolu’ya kitap sevkiyatı yapılıyor. 150-200 kişilik ekibimiz, veri tabanlarından hareketle okurların taleplerini topluyoruz. Şöyle diyeyim; Boyut’un üç şirketi var. Biri hayal ediyor yani burası yayıncılık şirketi. İkincisi o hayali üretiyor, burası da matbaamız. Bir de Boyut İnteraktif isimli pazarlama şirketimiz var ki, o da hayal edilip üretilerileni pazarlıyor. 

Yayıncılık Türkiye’de sektörleşebilmiş bir piyasa değil... Ama bu sizi çok da ilgilendirmiyor gibi? 

Evet yayıncılık Türkiye’de çok gelişmiş bir sektör değil. Mesela kitap dağıtımcısı çok az. En gelişmeyen bir alan da bu. O yüzden bu alana yatırım yapıp kendimizi farklılaştırdık. Bizim Kahramanmaraş’tan, Şırnak’tan, Van’ın köylerinden okuyucularımız var. Onlarla İstanbul’daymış gibi iletişim kuruyoruz. Telefon açıyoruz onlara, o zaman “Beni hatırladınız, ne kadar mutlu oldum” diyorlar. Elimizdeki verilerle de onlara ilgilendiği alanda yeni bir ürünümüz çıkmışsa haber veriyoruz. Satın almak isterse de herhangi bir kitapçıdan alacağı parayla hatta indirimli olarak evine kadar kitabını gönderiyoruz. 

Yani bir sorunu fırsata dönüştürdünüz?

Evet. Mesela Türkiye’de yayıncılık yaptığım için çok mutluyum. İsviçre’de yapmak istemezdim çünkü orada nüfus belli, kitap okuyacak insan sayısı da... Ama Türkiye 74 milyon, o kadar büyük bir sayı ki bu ve ben inanıyorum ki herkesin satın alıp okumak isteyeceği bir kitap var, yeter ki yayıncı olarak siz onu hayal edebilin.

 

Kaynak: Vatan gazetesi / Buket Aşçı 

  • Ann Boyutu
    
İLGİLİ HABERLER
KÜÇÜK HANIMEFENDİLER
KADINA ŞİDDETE HAYIR DİYOR
SAĞLIKLI YEMEK DEMEK!
DEFNE KORYÜREK ANLATIYOR...
HALK
EUROVİSİON'A KİM GİDECEK?
VEJETARYENLİK
TELEVİZYONUNUZLA KONUŞUN
GÖRÜNTÜ VE SES KONTROLÜ
SAĞLIKLI YAŞAM SIRRI
DR. ENDER SARAÇ
ŞİDDETE KARŞI SÖZLEŞME
İLK ONAYLAYAN ÜLKE TÜRKİYE
KUŞ GRİBİ ALARMI
"ARAŞTIRMA YAYINLANMASIN"
UZMANLARDAN "AKROMEGALİ"
DÜNYA GÜZELLİK KRALİÇESİ
YARIN TOPRAĞA VERİLİYOR

Yorum Yaz

Yasal Uyarı:Bu iletişim platformunda yorum yazanların, bilgi ve düşünce paylaşanların veya herhangi bir kanaldan site veya ziyaretçileriyle iletişim kuranların görüş ve düşünceleri, site editörlerini, modaretörlerini ve site hazırlayıcılarını bağlamamaktadır. Bu görüş ve düşüncelerin sorumluluğu tamamen ilgili kişilere aittir. Sitemizde reklam unsuru içeren yorumlara ve yönlendirici linklere yer verilmemektedir. Yorumlarınızı yazarken lütfen bunu dikkate alınız. Aksi halde iletileriniz yayından kaldırılacaktır.
1
bûya
Cevapla bûya
16.10.2012 08:59:12
çok güzel bir röportaj olmuş. boyutun duruşu hep çok ağırdı bana göre ama sanırım bunu aşmışlar:) tebrik ederim. bahsettiği kitapları(sanat atlası ve cihannüma) merak ettim bakmaya gidiyorum:))
Cevap Yaz
1

KATEGORİNİN HABERLERİ
KELEPÇELİ GÖNDERME!
MODERN ZAMAN KÖLELERİ
1 YILDA 500 BİN İHBAR
TEKNOLOJİ ŞİDDETİ ÇÖZ...
İLGİLİ VİDEOLAR
ERKEN ERGENLİK
KADINLARA ÖZEL "MUTLULUK" OYUNCAKLARI
ERGENLİKTE UYUM SORUNU
LEYLEK HİKAYELERİ ANLATMAYIN
PHOTOSHOP OLMADAN NASILLAR?
ÜNLÜLERİN KOMİK ANLARI
İLGİNÇ DÜĞÜNLER
Adınız:
Soyadınız:
Email:
Sikayet & Öneri:
Talebinizi Seçiniz :