Gerekli enerji
Emziren annenin gündelik gereksiniminden yaklaşık 500 kcal (2092,5 kJ) daha fazla kaloriye ihtiyacı vardır. Aslında emziren kadının fiziksel aktivitelerle kaybettiği enerjisinin giderek azalması durumunda takviyeye gerek duyulmayacak kadar vasat bir destekten söz edilmektedir. Bu dönemde genellikle hamilelikte edinilen fazla kilolar kullanılır. Yine de gerekliyse, emzirmenin sürekli enerji isteyen bir süreç olması bakımından bu ek, tamamlayıcı enerjinin alınmasının tüm güne yayılması tercih edilmektedir.
Proteinler, vitaminler, kalsiyum, fosfor ve iyot
Sebze, meyve, tahıl ve protein alınan doğru beslenme, bir annenin süt üretmek için gereken doğru maddeleri alması demektir.
Besleyici maddelere bakılırsa emzirme sırasında büyük bir protein kullanımı söz konusudur (fazladan yüzde 40 yani günde yaklaşık 20 gr.). A, C, D ve E vitaminlerinin yanı sıra B kompleksi vitaminleri ihtiyacı da artar. Kalsiyum, fosfor ve iyot ihtiyacı ise yüzde 50 oranında artar.
Kalsiyum, balık, kuru meyve ve koyu yeşil sebzeler gibi tahıl olmayan pek çok yiyecekte bulunur. İhtiyaç duyulan tüm bu besinleri sağlamak için normal beslenmeyi değiştirmek gerekmez, dengeli ve çeşitli bir beslenme yeterlidir. Doktor tarafından değerlendirilen özel durumlar dışında ek vitamin desteğinin faydası yoktur.
Su
Su ihtiyacı daha fazladır fakat bu annenin susadığı zaman dışında kendini su içmeye zorlamasını gerektirmez. Esasında bebeğin meme ucunu emmesine karşılık olarak annenin böbreği idrar ile dışarı atılan su miktarını düşürme kapasitesine sahiptir.
Öyleyse sıvılar sadece susandığında alınmalı ve zorunluluk hissedilmemelidir. Süt yapıldığı için sıvı tüketilir ama tersi değil, ne kadar sıvı tüketilirse o kadar süt üretilmez. Genellikle kadınlar bol sıvı tükettiklerinde daha fazla süt ürettiklerine inanırlar, fakat bu inanış bilimsel bir dayanağı olmayan duygusal bir durumdur.
Soğan, sarımsak, kuşkonmaz ve lahana
Bazı besinler fazla tüketilirlerse süte farklı bir “lezzet” verirler;
aslında sütün içeriğinin kalitesi değişmez, sadece duyu organlarıyla algılanan özellikleri (tat, lezzet, koku, renk) değişir. Bu lezzet değişiminin bebeğin emme isteği üzerinde etkili olduğu noktada “aromatik” özellikleri oldukça yoğun olan soğan, sarımsak ve bazı özel durumlarda kuşkonmaz ve lahana tüketiminin sınırını aşmamak tavsiye edilir. Bazı çocukların sütün tadındaki bu “değişimler”i yadırgamayacağı da göz ardı edilmemelidir. Hamileliği sırasında bu yiyecekleri tüketen anne çocuğa amniyotik sıvı aracılığıyla bunları tattırmış olduğundan çocuk rahatsız olmaz. “Süt yapan” yiyecekler yoktur, doğru beslenme süt bezinin iyi çalışmasını sağlar. Öyleyse sütü arttırdığı söylenen besinlerden oluşan bir beslenme macerasına atılmak veya istemeye istemeye fazla miktarlarda süt ya da bira içmeye zorlanmak yararsız hatta zaman zaman da zararlıdır. Ayrıca fazla süt bebekte duygusal tepkilere neden olur. Süt yapmak için süt içen başka hiçbir memeli yoktur.
Alkol
Alkolün, süt emen bebeğin üzerinde annesinin tükettiği miktara bağlı olarak değişen zararlı bir etkisi vardır. Yemek sırasında alınan şarabı ayrı tutup süte geçme kolaylıkları ve hızları nedeniyle alkol seviyesi yüksek içkilerden (viski, konyak, likörleri aperatifler vb.) uzak durulması tavsiye edilir. Biraya gelinecek olursa, içerdiği alkol miktarının çok fazla tüketildiğinde zararlı hale dönüşebileceği göz ardı edilmemelidir.
Çay, kahve, çikolata
Çay, kahve ve çikolata, aşırı tüketildiklerinde bebek üzerinde negatif etkisi olan uyarıcı maddelerin süte geçmesine neden olurlar.