CANLI YORUMLAR
CAN ATAKLI
CAN ATAKLI
Gazeteci-Yazar

BU YAZI ERKEKLERE

Çiçek alma meselesi...
12.11.2012

Vatan Gazetesi’ndeki yazılarımı da okuyanlar bilirler.

Pazar günleri siyasi, ekonomik yazılar yazmak yerine fıkralara, esprili konulara yer vermeye çalışıyorum.

Zaten haftanın her günü gündemin ağır, sinir bozucu ve bazen de sıkıcı konularıyla bunalıyoruz.

Ben de birkaç yıldır, “Hiç olmazsa haftanın bir günü bütün bunlardan uzaklaşalım, biraz kendimizi dinleyelim, gülmeye çalışalım” diyorum.

Ama inanın buna rağmen pek çok okur, “Pazar günü şu fıkralardan vazgeçin, bir günü boşa harcamayın” diye mesajlar atıyorlar.

Buna karşı pazarı fıkralarla geçirmek isteyenlerin sayısı çok daha fazla.

Bir gün de olsa gülümsemeye çalışmak hiç de kötü değil.

Pazar fıkralarına başlamamın itici gücü Yıldırım Tuna oldu.

Aslında bir sanayici olan Yıldırım Tuna’nın hobisi fıkralar.

Dünyanın bütün ülkelerinden fıkralar topluyor.

Müthiş bir fıkra arşivi var.

Bunun da ötesinde, bu fıkralardan ya da günlük olaylardan esinlenerek kendisini de pek çok fıkra yazıyor.

Bizim ilişkimiz gönderdiği fıkralarla başladı. Hiç tanışmıyorduk, ama mesaj kutumda hemen her gün Yıldırım Tuna’dan gelen fıkra buluyordum.

Önceleri fırsat buldukça günlük yazılarımın içine serpiştirmeye başladım.

Bir hafta Yıldırım Tuna’dan gelen fıkraların hiçbirini koyamamıştım.

Pazar yazımı hazırlarken, “Yıldırım Tuna’dan fıkralar” başlıklı dosya gözüme çarptı. Kendi kendime, “Bu pazar birkaç fıkra birden koysam ne olur” diye geçirdim. Ve bunu yaptım.

Ertesi gün okurlardan büyük destek aldım. Birçok okurum, “Ne güzel olmuş, fıkraya doyduk” diyordu.

İşte o günden bu yana pazar günlerini Yıldırım Tuna’dan gelen fıkralara ayırmaya başladım.

Şimdi nereden geldik Yıldırım Tuna fıkralarına.

Aslında erkeklere yönelik, “Eşinize veya sevgilinize çiçek almayı sakın ihmal etmeyin” diye yazacaktım.

O an aklıma geçen haftalarda yayınladığım Yıldırım Tuna’nın bir fıkrası geldi.

Adam çiçekçiye girmiş, düşünceli bir tavırla, “Karıma çiçek almak istiyorum” demiş.

Çiçekçi, “Nasıl bir şey olsun?” diye sormuş.

Adam yine düşünceli biçimde, “Vallahi bilmiyorum, nasıl bir şey almak lazım” demiş.

Çiçekçi gülerek, “Ben size yardımcı olmaya çalışayım” demiş ve eklemiş, “Önce ne halt ettiğinizi bir söyleyin bakalım.”

Ey erkekler. Karınıza, nişanlınıza, sevgilinize çiçek almak için ille bir, “halt işlemiş” olmanız gerekmiyor.

Gariptir ama kadınlar çiçek alınmasından çok mutlu oluyorlar.

Nedenini bilmiyorum.

Ama öyle.

Çiçek romantizmin simgesi sayılıyor.

Açık söyleyeyim, ben çiçek almayı severim de aklıma gelmiyor.

Garip gelmesin bu sözüm, gerçekten öyle, çiçek almak çok keyifli bir şey.

Ama belki de mesleğim gereği biraz hızlı yaşıyorum. Bir yerden bir yere en seri biçimde geçmek zorundayım genellikle.

O zaman da zamanımın bir bölümü yolda arabanın içinde geçiyor.

Aklıma çiçek gelse bile o sırada durmak, bir yere park etmek çok zor.

Yine de söyleyeyim, “Arabayı durduramadım, park yeri bulamadım” gibi bahaneler çok sudan bahanelerdir.

Kendime bu nedenle çok kızıyorum. O da başka konu.

Yalnız bazen insanın içini daraltan trafik sıkışıklığı bu, “Çiçek alacak zamanım yok” bahanesine müthiş çare buluyor.

Biliyorsunuz İstanbul’un sıkışık trafiğinde artık satılmayan şey yok.

Geçenlerde, “ok ve yay” satıldığını gördüm ki, sıkışık trafik ticaretinde her halde son nokta bu.

Daha önce dürbün, tornavida seti, miniklere yelek, teflon şarj ve kulaklığı satıldığını çok gördüm de “ok ve yay” dediğim gibi bu işin şaheseri artık.

İstanbul böyle bir yer işte. TEM gibi bir otoyolun üstünde, ok ve yay satılabiliyor.

Eski bir hikaye vardır, Anadolu kasabalarında İstanbul’un büyüklüğünü anlatmak için, “İstanbul’da adamın biri kırk yıl tuzsuz lapa satmış bir alan bir daha görmemiş” denir. Yani o kadar büyük  İstanbul.

İşte bu sıkışık trafiğin vazgeçilmez satıcılarından biri de çiçekçiler.

Birbirinden güzel güller, karanfiller, papatyalar taşıyan satıcılar bir anda camınızın yanında beliriyor.

İlk başlarda, "Bunlar herhalde artık çiçeklerdir” diye düşünüyordum.

Çabucak solacaklarını ya da eve vardıklarında pestil gibi her biri sağa sola dağılmış olacağını sanıyordum.

Ama inanın hiç de öyle değil.

Değme çiçekçiden alamayacağınız güzellikte çiçekler satılıyor.

Sadece alırken mutlaka pazarlık edeceksiniz.

Adam elinde bir demet tutuyor, “Abi 20 tane gül” diyor, 50 lira istiyor.

Siz mutlaka yarı fiyatını söyleyin; “25 yeter” deyin.

Genellikle satıcı, “tamam” diyecektir. “Abi 40 ver bir de şu onluk demeti vereyim” diye üstelemesi de mümkün.

Artık o sırada yeterli paranız varsa, daha fazla dert etmeden alın gitsin.

Sonuçta evinize gideceksiniz, karınıza ya da sevgilinize vereceksiniz.

Onun o sırada yaşadığı mutluluğu ve bu mutluluğun size yansımasının parasal değerinin olmadığını da sakın unutmayın.

 

 


Yorum Yaz

Yasal Uyarı:Bu iletişim platformunda yorum yazanların, bilgi ve düşünce paylaşanların veya herhangi bir kanaldan site veya ziyaretçileriyle iletişim kuranların görüş ve düşünceleri, site editörlerini, modaretörlerini ve site hazırlayıcılarını bağlamamaktadır. Bu görüş ve düşüncelerin sorumluluğu tamamen ilgili kişilere aittir. Sitemizde reklam unsuru içeren yorumlara ve yönlendirici linklere yer verilmemektedir. Yorumlarınızı yazarken lütfen bunu dikkate alınız. Aksi halde iletileriniz yayından kaldırılacaktır.
 
1
bûya
Cevapla bûya
12.11.2012 10:21:04
:)) fıkrada çok güzel çiçeklerde:))) kadınlar bence çiçekleri çok güzel koktuğu için sever.yani ben o yüzden severim en azından:))trafikte satılançiçeklerin en güzeli nergislerdir. dahası o çiçekler çiçekçi dükkanlarında değil ya sokakta yada trafikle çiçek satan çiçekçilerde olur..
Cevap Yaz
1
Adınız:
 
Soyadınız:
 
Email:
   
Sikayet & Öneri:
 
Talebinizi Seçiniz :